Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm izle

Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm izle

Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm izle Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm seret Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm son izle Mazi Kalbimde yaradır yeni bölüm izle

Mazi Kalbimde yaradır 1.bölüm izle Mazi Kalbimde yaradır 1. son bölüm izle Bu akşam yeni bir dizi başlıyor; Mazi Kalbimde Yaradır. Dizinin başrolünde, yılların başarılı oyuncusu, en son Ziyagil Köşkü’nün sahibi olarak karşımıza çıkan Selçuk Yöntem var. Yine genç oyuncularla birlikte ekran karşısına çıkacak olan Yöntem, deneyimiyle dizinin kadrosuna güç katacağa benziyor.

Kurtlar Vadisi, Aşk-ı Memnu gibi, son zamanların en çok ses getiren dizilerinde, önemli karakterlere hayat verdi Yöntem. Bu süre boyunca ‘beslenme yeri’ olarak gördüğü tiyatrodan da kopmadı.

Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği (RTGD) tarafından verilen “2010 Medya Oscar Ödülleri”nin sahipleri arasında da Selçuk Yöntem var. Aşk-ı Memnu’daki ‘Adnan Ziyagil’ rolüyle, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ne layık görülen Yöntem’le, Türkiye’de önlenemez bir şekilde gelişen dizi kültürünü, Mazi Kalbimde Yaradır’ı ve oyunculuğu konuşuyoruz.

“DİZİLER HALKA SEVDİRİLDİ”

Son birkaç yıldır müthiş bir dizi furyası var, halk iyice kaptırdı kendini. Her akşam saatlerce dizi izleniyor…
Halk dizileri sevdi diye böyle bir dizi furyası olduğunu zannetmiyorum, biraz da diziler halka sevdirildi. Siz bütün kanallarınızda, gecede sadece iki-üç tane dizi sunarsanız, halk mecburen onu seyredecek. Ama onu dengeli bir şekilde yayarsanız, halkın istekleri de farklı olacaktır. Eskiden daha çok eğlence programları, kültür-sanat programları, belgeseller olurdu. Bunun böyle renkli bir mozaiğinin olması lazım. Sırf dizi sunulunca halk da onu izliyor.

Neden sadece dizi sunuluyor peki?

Çünkü burada bir ekonomi var, reklam pastası var, dönen çok büyük rakamlar var. Bir sektör oluşmuş, bu sektörde çalışan birçok insan var. Onun için de bu hem kanalları, yapım şirketlerini ayakta tutuyor hem de bir sirkülasyon yaratıyor. Ama bu tek taraflı bir yayın politikası ve tek taraflı bir sunum. Farklı programlarla süslemek gerekiyor bence yayınları. Çünkü bizde zaten dizi, dizi değil; sinema filmi, televizyon filmi. Dizi formatı 45-50 dakika arasındadır. Bizde 90 dakikalar, hatta özetiyle birlikte 120 dakikalarla uğraşılıyor ki bu bence çok gereksiz bir zaman. İnsanların hiçbir sosyal hayatı da kalmıyor.

“KARAKTERLERİN GERÇEKMİŞ GİBİ ALGILANMASINDAN ÇOK SIKILDIM”

Geçen yıl Bihter’le Behlül’ün aşk hikayesini izlerken, insanların bunu ciddiye alarak Yöntem’in cebine gerçekten ‘Bihter seni aldatıyor’ yazılı notlar konup konmadığını soruyoruz. ‘Kondu, oldu bunlar gerçekten’ diyor…

“Gerçekten çok fazla oluyor böyle şeyler ve bu durumdan çok sıkıldım. Bu çok basit noktada anlaşılacak bir olay, mesleği oyunculuk olan insanlar değişik karakterleri canlandırıyor, insanlar da seyrediyor. Bunu gerçekmiş gibi algılamak abestle iştigal. Artık ben bu tip olaylara şaka gözüyle bakıyordum ama bu pek fazla şaka gibi durmuyor. Benim mesleğim aktörlük, ben de değişik rolleri oynamaya devam edeceğim.”

Bu durumu şu şekilde açıklıyor Selçuk Yöntem:

“Toplumun eğitim düzeyine, o rolle çok fazla özdeşleşmesine, kendini diziye çok fazla kaptırmasına bağlayacağım bunu. Böyle illüzyonlara bu kadar kendilerini kaptıracaklarına, yaşamın başka gerçekleriyle bilinçlenseler, araştırıcı olsalar, tepkici olsalar her şey daha farklı olurdu.”

Bütün dallarda deneyimli bir oyuncu olarak, dizilerde oynamaktan zevk alıyor musunuz?
Hepsi benim için aynı ama doğal olarak tiyatro çok farklı, canlı bir performans, bizim beslenme noktamız. Tüm üretim alanımız tiyatro, duygu alışverişi olduğu için tiyatronun yeri çok daha farklı. Tabii ki diziler de, filmler de bizim mesleğimizin birer parçası.

“YAPTIKLARIM SES GETİRİYORSA, BU BİR ALKIŞTIR”

Siz hep çok ses getiren yapımlarda yer aldınız, Kurtlar Vadisi, Aşk-ı Memnu gibi… Bu sizin hayatınızda bir şey değiştirdi mi?
Çok güzel anılarım, tecrübelerim, ilişkilerim, seyirciyle olan güzel paylaşımlarım var. Tabii ki bir şeyler kattı bana ama hayatımda bir şey değiştirmedi. Her yapılan olumlu, başarılı iş, insanın mesleki yaşamına, sosyal hayatına, ilişkilerine bir katkıdır. Yeter ki değerlendirmesini bilin.

Biz bir şeyi ses getirmesin diye yapmıyoruz. En azından benim düşüncem bu. Yaptığım şeyi iyi yapmaya çalışıyorum, bunun karşılığında ses getiriyorsa o bir ikramiyedir, alkıştır.

‘MAZİ KALBİMDE YARADIR’ BU AKŞAM BAŞLIYOR!

Mazi Kalbimde Yaradır var bir de, yeni projeniz… Dizi bize ne anlatacak?
O da bir aile çerçevesinde geçiyor. Güzel çatışmaları olan şirin bir hikaye. 17 Şubat’ta başlayacak. Arkadaşı ve eşi öldükten sonra ortada kalan bir kız çocuğunu yanına alıyor bir aile. O büyüdükten sonra birtakım çapraşık aşk hikayeleri devreye giriyor. Güzel bir iş olacağına inanıyorum.

Bütün dizilerinde severek rol aldığını da sözlerine ekliyor Yöntem, ‘hepsinin ayrı anısı, ayrı coşkusu var’ diye açıklıyor rol aldığı dizileri.

“Şimdiye kadar içimde kalan hiçbir rol olmadı. Oynadığım her rolden memnunum. Ama bu iş çok derin bir iş. Hala karşınıza sizin çok beğenebileceğiniz, hiç aklınızdan geçmemiş, değişik varyasyonlu karakterler çıkabilir. O zaman zaten biz de ona bakarak seçimimizi yapıyoruz. Onun için ne gelirse, dramatik yapısı kuvvetli olsun, iyi bir senaryo olsun, iyi bir yönetmen olsun, gerisi önemli değil.”

“DİZİLERLE OYUNCULUĞA BAŞLAMAK İSTEYENLER İNANDIRICI DEĞİL”

Yeni nesil oyunculara da bir tavsiyesi var Yöntem’in:
“Yeni nesil oyuncular, oyuncu olmak istiyorlarsa ilk önce diziye değil, tiyatroya başlasınlar. Oyuncu olmanın geçiş noktası, köprüsü dizilerde oynamak değil. Dizilerde oynamaya onlar biraz da popüler olma ve para kazanma olarak bakıyorlar. Gerçekten oyuncu olmak isteyen insanlar bunu yaşamlarında hedef alırlar, bunun için okula giderler veya ilk önce sahneye çıkarlar, orada beden dillerini kullanmaya çalışırlar. Ses eğitimi, diksiyon eğitimi, fonetik eğitim alırlar. Ondan sonra diziler, sinema kendiliğinden gelir. Ama önce dizi oyunculuğuyla oyunculuğa başlamak isteyenler, pek bana inandırıcı gelmiyor.

‘CİHANGİR’İN KARANLIK YÜZÜ’

Genç oyunculardan konu açılmışken, oyuncu olmak isteyen, bunun için Cihangir’de bir hayat kurmaya çalışan gençlerle ilgili duyduklarımızı soruyoruz yıllardır o muhitte yaşayan sanatçıya. ‘Cihangir’in karanlık yüzü’ iddialarına inanmadığını anlatıyor…

“Ben böyle yaşayan insanların olduğunu hiç zannetmiyorum Cihangir’de. Bu birazcık süsleniyor, püsleniyor, senaryo yazılıyor. Hiç zannetmiyorum. Oyuncu olmanın Cihangir’den geçmesi de çok saçma bir konu. Neden orada olsun ki? Sanatçıların çok yaşadığı ve insanların sık gittiği bir yer olduğu için böyle bir bezeme, süsleme yapılıyor Cihangir’e. Hiç alakası yok bence. Ne kadar eskiden beri Cihangir’de oturuyorum, öyle ilişkiler zinciriyle oradan bir şey doğduğunu ne gördüm, ne duydum, ne de biri gelip bana söyledi. Biraz oraya gelip de o sosyal hayatı paylaşmak istemeyen veya paylaşma cesareti olmayanların uydurduğu bir şey gibi geliyor bana. Ben Ankara’dan geldim, mekanlara yakın diye Cihangir’de ev tuttum mesela. İnsanların geniş bir hayal gücü var.”

“GENÇ TİYATROCULARI ÇOK BAŞARILI BULUYORUM”

Sohbetimizin sonunda dizilerden tiyatroya geçiyoruz ve genç tiyatro topluluklarından, Vanya Dayı’dan konuşuyoruz.

Birçok amatör genç oyuncu toplulukları var, modern ve post-modern oyunlar sergileniyor. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok olumlu değerlendiriyorum. Araştırıcı, çok dispiplinli çok konsantre bakıyorlar bu işe, çok da başarılı genç oyuncular. En son 02 tiyatro grubunun oyununu seyrettim çok başarılı buldum.

VANYA DAYI…

“Çehov’a gelince, yüzyıllardır eskimeyen değerde olan bir yazar. Diliyle, görüşleriyle, hayata bakışıyla, çok mesajları olan ve yaşam kesidini çok sadece bir şekilde anlatan bir yazar, tiyatroda bir dev. Onun için de onu oynamak bana çok büyük bir mutluluk veriyor. Burada çok güzel bir birlikteliğimiz var, seyirciden de çok olumlu tepkiler geliyor. Full oynuyoruz. Daha devam da edeceğiz.”

Kızınız da oyuncu. Ona müdahale ediyor musunuz oyunculuk konusunda?
Iraz Yöntem, az önce bahsettiğim 02 tiyatro grubunda oynuyor. Müdahale etmem gerektiği zaman ederim ama geçen akşam gidip seyrettim çok beğendim. Reji, ekip ve de değerlendirme, mekan atmosfer çok iyiydi. Oyunun ismi ‘Kâinatın En Hızlı Saati’, bütün seyircilere tavsiye ediyorum görmelerini. Objektif bir değerlendirme yapıyorum, gerçekten çok başarılılar.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.