Cotard sendromu nedir?
Çok nadir rastlanan halk arasında yürüyen ceset sendromu olarak bilinen, cotard sendromu karakteristik olarak bedeniyle ilgili nihilistik (yokluk, hiçlik) hezeyanları, kendisinin ve dünyanın varlığını inkâr etme, hallüsinasyonlar, ölü olduğunu ispat etmek için intihar düşünceleri görülür. Cotard sendromu ile alakalı bilgi sahibi değilseniz, Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahar Tezcan’ın vermiş olduğu bilgilere göz atabilirsiniz. İşte cotard sendromu nedir sorusunun cevabı
Serpil Dokurel – PembeNar özel
Cotard sendromu nedir?
Cotard Sendromu ilk defa 1880 yılında Fransız nörolog Jules Cotard tarafından beyni ve organlarının olmadığına ve kendisinin ölü olduğuna inanan orta yaşlı bir kadın vaka ile tanımlanmıştır. Bildirilen ikinci kadın vakada felç geçirdiği için kendisinin ölü olduğunu düşünen hasta, kızlarından kendisini tabuta koyup gömmelerini istemiş ve yaşadığına inanmamaya başlamıştır. Cotard bu durumu “delire de negation (yok sayma hezeyanı)” olarak adlandırmıştır. Çok nadir rastlanan bu sendromda karakteristik olarak bedeniyle ilgili nihilistik (yokluk, hiçlik) hezeyanları, kendisinin ve dünyanın varlığını inkâr etme, hallüsinasyonlar, ölü olduğunu ispat etmek için intihar düşünceleri görülür. Aynı zamanda şiddetli depresyon, psikomotor gerilik, anksiyete belirtileri ile de ilişkilidir. Cotard bunu bir tür psikotik özellikli depresyon olarak sınıflandırdı.
Cotard sendromu belirtileri nelerdir?
En belirgin özelliği kişinin kendisinin ölü olduğuna dair katı ve değiştirilemez bir inanç içinde olmasıdır. Literatürde Cotard sendromu olan 100 olgunun bir analiz çalışmalarında hastalarda en sık eşlik eden tanı olarak depresyon bulunmuştur. Fenomenoloji açısından beden ve varoluşu en çok çağrıştıran nihilistik sanrıların eşlik etmesi belirgindir. Diğer belirtiler arasında aklın, beynin, hamileliğin inkâr edilmesi, felçli olduğuna ya da çürümüş et olduğuna dair inanışlar ve kozmosun ya da dünyanın yadsınması yer alır. Nihilistik hezeyanlar bedenin veya benliğin çeşitli yönlerinin varlığını inkâr etmeyi içerir. Hastalar, hayatta olmayı, ruhunun varlığını, kişisel adı, yaşı, evliliği, anne-babalığı gibi tanımlayıcı özelliklerini, kendi kendine hareket etme, yürüme, yemek yeme kapasitesini, kalp, beyin, karaciğer, bağırsak, kol ve bacak fonksiyonlarının varlığını nihilist sanrılar içinde reddederler.
Cotard sendromu olduğumuzu nasıl anlarız?
Kişiler hastalıklarının gereği olarak vücut kısımlarının bulunmadığına ve dolayısıyla besin almanın gereksizliğine inanmaktadır. Sebebi belirsiz kaygılar ve aşırı mutsuzluk halinin yanı sıra ölmüş olduğuna dair inançla hareket etmeme ve sabit bir katılık içinde durma mevcut olabilir. Problem bu hastalığa sahip kişilerin etrafındaki bireyler ve aile yakınları tarafından fark edilmesi ve psikiyatri uzmanına başvurulması ile açığa çıkarılabilir. Hasta kişinin kendisinin hasta olduğuna dair bir içgörü sahibi olması mümkün değildir.
Cotard sendromu tedavi edilebilir mi?
Cotard sendromunun tedavisinde antidepresan, antipsikotik ve duygu durum düzenleyici ilaçların kombinasyonunun yararlı etkilerine dair vaka raporları mevcuttur. EKT’nin de çok faydalı olduğu bildirilmiştir.
Cotard sendromu nasıl ortaya çıkar?
Cotard sendromu genel olarak orta yaş ve üzeri (40-66) kadınlarda bildirilmiş olup çok nadiren genç erkeklerde de tanımlanmıştır. Şimdiye kadar dünyada toplam 100 vaka bildirilmiştir.
Genelde ortaya çıkışında ilk evrede kaygı, endişe, depresif belirtiler ve hastalanma korkuları olurken ikinci evrede hezeyanlar eklenir. Bu süre birkaç haftadan aya kadar değişebilir. Üçüncü evrede ruh halindeki kronik değişiklikler ve hezeyanların sistematik bir hal alması bulunur.
Psikiyatrik ve organik kökenli pek çok hastalıkla birlikte görülmesi nedeniyle etiyolojisinde birçok faktörün rol oynayabileceği düşünülmektedir. Birlikte görüldüğü rapor edilen psikiyatrik hastalıklar arasında psikotik özellikli depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk, Capgras sendromu bulunmaktadır.
Cotard sendromunun aynı zamanda sifiliz, tifo ateşi, migren, epilepsi, serebral travma ve epilepsi, multipl skleroz, serebral enfarktüs, beyin tümörleri, Parkinson hastalığı, ensefalit gibi tıbbi durumlara da eşlik edebildiğine dair bilgiler mevcuttur.
Nörobiolojik kanıt açısından birçok çalışma, nörogörüntülemede nörobiyolojik değişiklikler ile fronto-temporo-paryetal devrenin yetersizliğinin Cotard sendromunun patofizyolojisine dahil olduğunu düşündürmektedir.
Kişilik özellikleri açısından da daha içe kapalı, sosyallikten uzak bir ilişki tarzı olan hastaların Cotard sendromunu geliştirmeye daha yatkın oldukları bildirilmiştir.