Türkiyedeki Doğurganlık Hızı Yavaşlıyor!

Nüfus artışı tartışmaları sürerken, istatistikler nüfus artış hızındaki gerilemeye dikkat çekti.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Koç, 2040 yılından sonra nüfus azalmasının başlayacağını bildirdi.

2025 YILINA DİKKAT
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) belli varsayımlar altında yapılan projeksiyonlardan derlenen bilgilere göre, geçen yıl itibarıyla binde 12,8 olan yıllık nüfus artış hızı, 2025 yılına gelindiğinde binde 7,7ye gerileyecek.

Ülkede halen 2,09 olan toplam doğurganlık hızı, yani birkadının doğurabileceği ortalama canlı çocuk sayısı 2025te 1,97ye ve bugün 17,3 olan kaba doğum hızı da binde 14,4e inecek.

Bir ülkede nüfusun yenilenebilmesi için 15-49 yaş grubundaki bir kadının doğuracağı ortalama çocuk sayısının 2,10un altına inmemesi gerekiyor. Doğurganlık hızının 2011de bu rakamın altına inmesiyle, Türkiyede nüfusun yenilenebilmesi tehlikeye girdi.

NASILDI, NE OLACAK?
TÜİK projeksiyonlarına göre, ülkenin yıl ortası nüfusu 1990 yılında 55 milyon 120 bin kişi idi. 1990da nüfusun yıllık artış hızı binde 17, toplam doğurganlık hızı 2,93 ve kaba doğum hızı da binde 24,1 düzeyindeydi.

2007 yılı itibarıyla yıllık nüfus artış hızı 11,7ye toplam doğurganlık hızı da 2,15e, kaba doğum hızı da binde 18e geriledi. 2008 yılında ise nüfus artış hızı birden bire binde 13,4e çıktı, ancak bu artış istikrarlı olmadı ve sonraki yıllarda giderek azaldı.

Geçen yıl itibarıyla da yıllık nüfus artış hızı binde 12,8e toplam doğurganlık hızı 2,09a ve kaba doğum hızı da binde 17,3e geriledi.

Projeksiyonlara göre, nüfusun büyüme ivmesindeki bu gerileme giderek artacak. 2012de yıllık nüfus artış hızı binde 12,5e, toplam doğurganlık hızı 2,08e ve kaba doğum hızı da binde 17ye düşecek.

2019 yılı ise yıllık nüfus artış hızının ilk kez binde 1un altına düşeceği yıl olacak. 2019da yıl ortası nüfus 80 milyon 983 bin kişi, yıllık nüfus artış hızı binde 9,9 olacak. Söz konusu yılda toplam doğurganlık hızı 2,02ye ve kaba doğum hızı da binde 15,6ya inecek.

2025 yılına gelindiğinde ise yıl ortası nüfusu 85 milyonu aşacak ama yıllık nüfus artış hızı binde 7,7ye, toplam doğurganlık hızı binde 1,97ye ve kaba doğum hızı da binde 14,4e gerileyecek.

UZMANLAR NE DİYOR?
Hacette Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında 13 milyon olan Türkiye nüfusunun bugün 75 milyona ulaştığını, yapılan projeksiyonlara göre de nüfusun Cumhuriyetin 100üncü yılında 84 milyona, 2050 yılında ise 87 milyona çıkacağını söyledi.

1960lı yıllarda yıllık binde 28 seviyesinde olan nüfus artış hızının, binde 11lere kadar gerilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Koç, mevcut demografik eğilimlerin devam etmesi durumunda, önümüzdeki 15 yıl içinde nüfus artış hızının binde 5 seviyesine kadar düşeceğini ifade etti.

Prof. Dr. Koç, nüfus artış hızının eksi olacağı 2040 yılından sonra ise Türkiyede nüfus artışı değil, nüfus azalmasının görüleceğini bildirdi.

NÜFUSUN YAŞ YAPISI DA DEĞİŞECEK
Nüfusun büyüklüğünde meydana gelen bu değişimin yanı sıra yaş yapısında da önemli değişimler olacağına işaret eden Prof. Dr. Koç, bugün nüfusun yüzde 25ini oluşturan çocuk nüfusun (0-14 yaş) payının 2025 yılında yüzde 19a, 2050 yılında ise yüzde 14e gerilemesinin beklendiğini söyledi.

Çocuk nüfusun azalmasına paralel olarak ortaya çıkacak bir başka gelişmenin de nüfusun yaşlanması süreci olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Koç, şunları kaydetti: Günümüzde nüfusun yüzde 7sini oluşturan yaşlı nüfusun (65 ve üstü yaşlar) payının 2023 yılında yüzde 11e, 2050 yılında ise yüzde 21e yükselmesi öngörülmektedir. Çalışma çağı nüfusunun (15-64 yaş) ise geçmişteki yüksek doğurganlık seviyesi ile oluşan kuşakların işgücü çağına girmeyi sürdürmeleri nedeniyle yüzyılın ortasına kadar artmaya devam edeceği görülmektedir. Nüfusun büyüklüğünde ve yaş yapısında meydana gelen ve gelecekte de devam etmesi beklenen bu değişimin altında, doğurganlık hızının azalması süreci yatmaktadır. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra kadın başına 5 çocuk olan doğurganlık seviyesi uygulanan doğurganlığı artırıcı politikaların da etkisi ile 1940lı yılların başında 7 çocuğa kadar yükselmiştir. 1960lı yıllardan itibaren ise uygulanan doğurganlığı azaltıcı politikaların da etkisiyle hızla azalarak 1970li yılların sonunda kadın başına 4 çocuğa kadar gerileyen doğurganlık seviyesi, günümüzde kadın başına 2 çocuğa kadar düşmüştür.

MEVCUT DURUMDA NÜFUS ANCAK KENDİSİNİ YENİLİYOR
Türkiyenin bugün sahip olduğu doğurganlık seviyesinin nüfusun ancak kendisini yenilemesine izin veren bir doğurganlık seviyesi olduğuna da dikkati çeken Prof. Dr. Koç, bu eğilimin devam etmesi durumunda, 2025 yılında kadın başına düşen çocuk sayısının 1,5 seviyesine kadar gerileyeceğini söyledi.

Prof. Dr. Koç, doğurganlık seviyesinin azalmasıyla halen yılda 1 milyon 280 bin olan doğum sayısının, 2025 yılında 925 bine, 2050 yılında ise 736 bine düşeceğini bildirdi.

Aynı dönemde, nüfusun yaşlanmasının bir sonucu olarak yıllık ölüm sayısının da hızla artacağını ve 2040 yılından sonra ölüm sayısının doğum sayısının üzerine çıkacağını belirten Prof. Dr. Koç, bu nedenle, 2040 yılı sonrasındaki dönemin, Türkiye için aynı zamanda nüfusun durağanlaşacağı, sonrasında ise azalmaya başlayacağı dönem olacağını kaydetti.

ANNELİK, BABALIK İZNİ, ÇOCUK YARDIMI ÖNEMLİ
Türkiye hızlı şekilde bir demografik krize doğru yol almaktadır diyen Koç, şöyle devam etti: Bu krizi daha önce yaşamış Avrupa ülkeleri, 1960lı yıllardan itibaren çeşitli politikalar uygulayarak bu krizden çıkmaya çalışmaktadır. Ancak çok ciddi tedbirler almış olmalarına karşın Avrupa ülkeleri içinde doğurganlık hızlarını artırmayı başaran ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Özellikle, Güney Avrupa, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerinde doğurganlık seviyesi (çok düşük) olarak tanımlanan kadın başına 1,5 çocuğun altına inmiş durumdadır. Bu ülkeler aldıkları mali, idari ve sosyal tüm tedbirlere karşın doğurganlık seviyelerini ancak dönemsel olarak yükseltebilmişlerdir. Doğurganlık seviyelerini kısmi de olsa artırabilen ülkeler sadece Fransa ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Bu ülkeler, kadınların çalışma yaşamında kalmasını sağlayacak annelik izni, babalık izni, çocuk yardımı, çocuk bakım yardımı, belirli bir yaşa kadar çocuğun tüm masraflarının devlet tarafında üstlenilmesi gibi idari ve mali desteklerle ve yaygın kreş ve gündüz bakım evi gibi sosyal tedbirlerle doğurganlık seviyelerini 1,7den ancak 1,9a kadar artırabilmişlerdir.

TÜRKİYE DERS ALMALI
Doğurganlık seviyesini geriye çevirmenin zor olması ve oldukça büyük mali yükler getirmesi nedeniyle birçok Avrupa ülkesinin mevcut doğurganlık seviyelerini korumak için tedbirler almaya başladıklarına işaret eden Prof. Dr. Koç, bu nedenle Türkiyenin içinde hızla yol aldığı bu demografik krizden çıkması ya da bu krizin zararlarından en hafif şekilde kurtulması için Batı Avrupa deneyiminden dersler alması ve bugünden başlayarak müdahale etmesi, gerekli tedbirleri alması gerektiğini söyledi.

ORTAYA ÇIKABİLECEK RİSKLER
Prof. Dr. Koç, tedbir alınmaması halinde ortaya çıkabilecek riskleri de şöyle sıraladı:

– Türkiyenin nüfus büyüklüğü, içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarında 100 milyonun altında kalarak durağanlaşacak; daha sonra da azalma eğilimi içine girecektir.

– Genç nüfusun (15 yaşın altındaki nüfus) toplam nüfus içindeki payı azalmaya devam edecektir. Bu azalma, Türkiyenin genç ve dinamik nüfus olma özelliğini orta vadede ortadan kaldıracaktır.

– Yetişkin nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzyıl ortalarına kadar artmaya devam edecektir. Bu gelişme Türkiyenin giderek artan oranda bir istihdam sorunu ile karşılaşacağını göstermektedir.

– Yaşlı nüfusun (65 ve üstü yaş) toplam nüfus içindeki payı da artmaya devam edecektir. Günümüzden 35-40 yıl sonra yaşlı nüfus oranının yüzde 21e, yaşlı nüfus hacminin ise 16 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durum, Türkiyenin yakın gelecekte yaşlıların finansmanı sorununu daha kuvvetle hissedeceğini göstermektedir.

NE, NEDİR?
Toplam doğurganlık hızı; bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca (15-49 yaş arasında) yaşayacağı ve belirli yaşa özel doğurganlık hızını takip edeceği varsayımı altında doğurabileceği ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade ediyor.

Kaba doğum hızı; belli bir yıl içinde her 1000 nüfus başına düşen doğum sayısını gösteriyor.

Nüfusun yıl içinde göstermiş olduğu artış hızına da yıllık nüfus artış hızı deniliyor.

TÜİK Projeksiyonlarına göre 1990-2025 döneminde yıl ortası nüfus, yıllık nüfus artış hızı, kaba doğum hızı ve toplam doğurganlık hızı verileri şöyle;

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir